Nas Kapital

Türkiye Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin sıcak para arayışı devam ediyor. 

9-22 Nisan’da Washington’da düzenlenen “G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı” ile IMF-Dünya Bankası bahar toplantılarına katılan ve “Ekonomi gözlerdeki parıltıdır” diyen Nureddin Nebati ABD’de yaptığı temasları twitter hesabından duyurdu.   

ABD Ticaret Odası’nın düzenlediği yuvarlak masa toplantısında Amerika’nın önde gelen şirketlerinin üst düzey temsilcileriyle bir araya geldiğini belirterek, “Devreye aldığımız uygulamalar ile ülkemizin ekonomik görünümü hakkında bilgiler vererek Türkiye’nin yatırım potansiyelini detaylıca aktardık” diye yazdı. 

Bakan Nebati bir diğer paylaşımında ise, G20 Yükselen Piyasa Ekonomileri Toplantısına katıldığını kaydederek, “Jeopolitik şoklar, yüksek emtia, gıda ve enerji fiyatlarının yanı sıra küresel finansal koşulların ekonomik etkilerinin ele alındığı görüşmede kırılganlıklara karşı ortak çabanın ve küresel iş birliğinin önemini vurguladık” diye yazdı.

Hazine ve Maliye Bakanı bu toplantıda ayrıca, “göç ve zorla yerinden edilme konusunda sistematik bir bakış açısının getirilebilmesi maksadıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın G20 bünyesinde bir çalışma grubu oluşturulması önerisini yinelediklerini” belirtti. 

Buraya kadar her şey çok güzel ama ben yine de yapılacak basın açıklamasını bekliyorum. Bakan Nebati ne zaman böyle açıklamalarda bulunsa muhakkak daha “samimi” açıklamalarda bulunuyor. 

“Yeter ki gelin, hallederiz!” diyor, 

“Türk Lirası zaten düştü düşeceği kadar, daha ne düşecek!” diyor… 

Halk arasında “Düşenin dostu olmaz!” dediklerini de ben hatırlatmak istiyorum. 

Bu temaslar belki de Nisan sonu Mayıs başı gerçekleşecek FED toplantısı öncesi havayı koklamak olarak yorumlanabilir. Enflasyonun 8.5 seviyesine yaklaşmasının ardından faizi oranlarını artıran Amerikan Merkez Bankası; “Ekonomistin el kitabı” diye bir kitap olsa orada yazan maddeleri sırası ile uyguluyor. FED’in aldığı kararlar hükümet politikaları ile desteklenerek Merkez Bankasının güvenirliği sağlanırken aldığı kararların da desteklenerek sonuçlanması bekleniyor. 

New York’ta Uluslararası İşletme ve Pazarlama okumuş biri olarak son sınıfta aldığım bir dersten bahsedeyim. Son dönemin tek işletme dersi! Kitap yok, sınıfa gelme yok… 

İlk ders hoca derse geldi, her hafta sınıfa gelecek vaktinin olmadığını, 50000 Dolar bütçe ile bir şirket kurmamızı ve her pazartesi elektronik posta adreslerinize suni gündemler göndererek kurduğumuz şirkette, aksiyon alma, raporlama, faaliyet ve AR-GE gibi konularda haftalık raporlama yapmamızı istediğini söyledi. Sene sonundaki derste en bilançosu iyi en iyi üç şirketi açıklayacağını söyledi. 

İkinci pazartesi gelen elektronik postada,  Amerikan ekonomisinin dalgalanmaları sebebi ile petrol fiyatlarının arttığını, konu ile alakalı ne yapılması gerektiğini anlatacağımız bir rapor hazırlamamız isteniyordu. 

Okul ikinci sınıfta tüm işletme öğrencilerine New York Times aboneliği verdi. Ekonomi derslerinde makale tartışırdık, ne yapılmalı sizce diye sorardı hocalar! Son sınıfın son döneminde bu ders için hazırlanmışız adeta. 

Her hafta suni gündemlerle raporlama yaptık ve sene sonunda en karlı üç şirketi açıkladı. Fıkra gibi, Bir Rus, bir Brezilyalı ve bir Türk tahtaya çıktık! Önce bizleri alkışlattı hepimiz “başarı” hikayemizi anlattık. Sanki milyon dolarlık şirket CEO’su havalarında yerlerimize döndük. “Peki, sizlere son bir sorum olacak dedi; “Bu arkadaşlarınızın ortak özellikleri nedir? Neden onlar başarılı oldular ve siz olamadınız?”  

Birkaç kişi el kaldırdı, cevapları dinledi ve “Hayır!” dedi. “bu çocuklar sizin kültürünüzden gelmiyor, geldikleri ülkelere bakın! Rusya yarı batmış SSCB’den beri komünist sistemden kapitalist sisteme geçmeye çalışırken bloklar arası farklar açıldı zengin çok zengin, fakir çok fakir oldu! Brezilya, kalabalık nüfus, futbol, gençlik var ama ekonomi zayıf! İnsanlar kısa yoldan zengin olma heveslisi, bu da onları hırsla kamçılıyor. Türkiye! Yolsuzluk, tutarsız politikalar, tarihten gelen imparatorluk kibri! Göreceksiniz bu ülkeler önümüzdeki 20 yılda batacak çünkü oradaki herkes bu arkadaşlarınız gibi. Yani kısa ve kestirme yollardan giderek, sistemin bozuk kısımlarından yararlanarak, arka kapılardan kısa yoldan başarılı olmaya çalışan insanlar. Kısa vadede başarılı gibi görünürler ama uzun zamanda başarılı olmadıkları anlaşılır demişti… 

20 sene önce New York’ta okuduğum üniversitedeki sıradan bir ekonomi hocasının öngörüsünü sizlerle paylaştım! Pek de yanılmamış ne dersiniz? 

Das Kapital,  Türkçeye ilk olarak Osmanlı döneminde Ceride-i Felsefiye dergisinde özetleştirilerek Sermaye adıyla çevrilmiş, cumhuriyet dönemindeki ilk çevirisi de yine aynı adla 1933’te gerçekleştirilmiştir. Tamamen Türkçeye çevrilmesiyse Prof. Dr. Mehmet Selik tarafından Almanca aslından 1965’te basılmış… 

Nas Kapital ise daha yeni çıktı. 

Görüşmek üzere, hoşça kalın… 

Loading