Medreseler ülkesi mi oluyoruz?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur” demiş ve başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere “Türk çocuklarını, Türk gençlerini eğitecek” kurum ve kuruluşlara “yürüyecekleri yolu” göstermiştir.

Bu arada TC Anayasası’na “Laik / Hukuk Devleti” ibaresi “değiştirilemez madde” olarak konulurken, “Tevhîd – i Tedrîsât (Öğretim Birliği) Kanunu da çıkarılmış, “bütün eğitim kurumları” Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış, medreseler, sıbyan mektepleri kapatılmıştır.

Ne var ki, özellikle son 15 yılda, “Devlete, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı” kurum ve kuruluşlarda “Kuran Kursu adı altında” medreseler ve “sıbyan mektepleri” kurulmaya başlanmış ve Siirt’teki Tillo örneklemesinden başlayarak bütün yurda yayılır hâle gelmiş ve son yıllarda İstanbul’da büyük bir kümelenme görülmüştür.

Süleymaniye Medreselerinin açılışında Cumhurbaşkanı’nın oğlu konuşurken, Ayasofya Fatih Medresesi’nin açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı yaparken ve “”Bugün bu açılışla emanete sahip çıkmıyoruz, tek parti zihniyetinin tarihimize sürdüğü bir utanç lekesini daha ortadan kaldırıyoruz” derken…

Çocukların ve gençlerin eğitim gördüğü bu medrese ve mekteplerin “denetimlerinin kimler tarafından ve nasıl yapıldığı” ve “Anayasa’ya, Tevhîd – i Tedrîsât Kanunu’na aykırı olup olmadıkları” tartışmaya açılmışken…

Bu arada “Diyanet İşleri Başkanlığı Akademisi’nin kurulması kararı” Meclis’ten çıkmışken…

Ortaya bu defa “İsmailağa Cemaati’ne yakın Erenler Vakfı İstanbul’un 12 ilçesinde medrese açtı. Vakfın medresenin yanı sıra okul öncesi için sıbyan mektebi de var; denetim yok.” haberleri çıktı.

Medreselerde, “temel dini bilgiler, hafızlık, kıraat, Arapça ve ulum-u şerr’iye ve ihtisas alanları” bulunuyor. 5 yıl süren medrese eğitiminin ardından ihtisas alanında çalışmalar da yapılıyor.

BirGün’den Mustafa Kömüş’ün haberine göre, “Arapça ve ulum-u şer’iyye alanıyla ilgili yer alan bilgiler” bölümünde “Batılı eğitim sisteminin en iyi taklitçisi ve takipçisi olmakla yarışıp övünürken taliplerine verdikleri unvanlarla (doktorluk, doçentlik vb.) onları bir seraba meftun etmektedirler. Bu anlayışın, İslam düşmanlarının sepetini doldurmak olduğunu fark edemediğimiz gibi, arabı ve acemiyle kendi mukaddesatımıza, değerlerimize, geçmişimize, kitabımıza, üstadımıza, mabedimize ve mabudumuza karşı saygıyı da yitirmiş olduk.

Medreselerden mezunlar camilerde ve “devletin dini kuruluşlarında” görevlendiriliyor, “imamlık” da yapabiliyorlar.

“İmam Hatiplerin yerini mi alıyorlar, Diyanet Akademisi’nin alt yapısını mı oluşturacaklar” tartışmaları da gündemde…

“Çağdaş” Türkiye’nin milyonlarca vatandaşı endişe içinde soruyor; “Ne olacak bu gidişin sonu?”

Loading