Ülkelerimiz arasındaki yönetim benzerlikleri nedeniyle dikkatle takip ettiğimiz Macaristan’da yapılan genel seçimlerde, demokratların ve Avrupa Birliğinin korkulu rüyası gerçekleşti.
Başbakan Viktor Orban muhalefet ittifakının ortak adayına karşı büyük bir zafer kazandı. On iki yıldır kesintisiz iktidarda olan Hıristiyan Demokrat ittifak sadece kazanmakla kalmadı, parlamentoda bulunan 199 milletvekilinin 135’ini kazanarak daha önce sahip olduğu üçte ikilik parlamento çoğunluğunu da korudu.
Bir gerçek var ki Orban iktidarda kaldığı on iki yıl içinde sadece Macaristan kamuoyunu bölmekle kalmadı, Avrupa Birliği siyaset sahnesinde de devamlı tartışma yarattı. Zaten yıllardır hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü gibi konularda Avrupa Birliği ile görüş ayrılığı yaşıyordu. Şimdi ise Budapeşte ile Brüksel, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konusunda anlaşmazlık içinde.
Türkiye ile Macaristan arasındaki benzerlikler eminim sizin de dikkatinizi çekmiştir. Popülist politika ve söylemler, altı benzemez muhalefet partisinin ittifakı ve ortak bir adayla seçime gitme düşünceleri, her iki rejimin de otoriter özellikleri nedeniyle, muhalefetin eşit şartlarda kampanya yürütme, iktidar seçmenine ulaşma, medyadan eşit faydalanma gibi imkânlarını ortadan kaldırması. Denetleyici, tarafsız kurumlar ve yargı üzerindeki güçlü siyasi baskı… Bütün bunları birlikte değerlendirirsek, seçimlerin adil bir şekilde geçme şansının da ne kadar düşük olduğunu görürüz.
Bu benzerlikler yanında elbette başta kötü giden ekonomi, paranın değer kaybetmesi, geçim sıkıntısı olmak üzere, seçmen sayısı ve iktidarda kalma süresi gibi önemli farklılıklar da var. Macaristan’da da ekonomik zorluklar da oldu ama Başbakan Orban son bir senede bize göre daha başarılı bir ekonomi yönetimi sergiledi diyebiliriz. Macaristan Merkez Bankası hep faiz arttırdı. Bu sayede parasının değerini yüksek tutarak halk üzerinde kriz algısının güçlenmesini engelledi.
Popülist iktidar partilerini seçimlerde yenmek kolay değildir. Özellikle yirmi sene iktidarda kalmış, siyasi sistemi kendine göre düzenlemiş, devlet kurumları ve medya üstünde siyasi baskı kurmuş, demokratik gerilemeler başlamışsa hiç kolay değildir.
Demokrasiden yana muhalefet için ise seçimden başka meşru bir yol yoktur. Dolaysıyla muhalefet sıkıştığı bu dar alanda manevra yapmak ve halkın üçte ikisinin oyunu almak zorundadır.
Her zaman söylendiği gibi, seçimlerin sonucunu muhalefet kampanyası belirler. Türkiye’de muhalefetin 2019 yerel seçimlerinde iktidara karşı uyguladığı, başarılı örnek bir model var.
Peki, bu başarılı uygulamada muhalefetin stratejisineydi?
Neyi farklı yapmıştı?
Şimdi ne yapmalı?
Siyaset bilimcilerinin söylediği dört önemli nokta var;
- Seçmenler şimdiye kadar oy verdikleri partiden memnun olmasalar bile duygusal bağlarını koparamıyorlar, kısmen de olsa koruyorlar. Bu nedenle muhalefetin var gücüyle “karşı kutuplaşmaktan, kaçması ” ,
- Son yıllarda kimliklere ve ekonomiye göre ikiye ayrılmış toplumun çoğunluğunu içerecek şekilde “Biz ” kavramı altında birleştirerek seçmenin partiler arası hareketinin sağlanması,
- İsrafı önleyerek halka geri dağıtım vaadi, halkın gelirini arttırmak için yolsuzluk ve yoksullukla mücadele sözü verilmesi. İktidara tepki veren pozisyondan halka iktidarı sorgulatan pozisyona geçme,
- Farklı program ve görüşlere sahip muhalefet ittifakı partilerinin ve ortak adayın, kampanya sürecinde ortak siyaset strateji dilini kullanması, ortak programı savunması.
- Macaristan’daki altılı muhalefet ittifakı bloku bu dört aşamalı stratejiyi uygulayamadı. İttifak partileri ve ortak adayın farklı strateji dili, söylemleri, iktidara tepki veren pozisyonda kalmaları seçmenin umudunu kırdı, İttifak Blok’una güven duyup oy vermesini engelledi.
2019 Yerel seçimlerinde kullanılan ve adayın kapsayıcı kimliği ile de bütünleşen bu siyaset stratejisi dünyada da ilham verici bulunmuş örnek gösterilmişti.
Muhalefet İttifakını bu yeniden demokratikleşme ve daha iyi ekonomi yönetimi ekseninden çıkarmak ve en çok iktidara yarayan din, etnik köken, yaşam tarzı tartışmalarına çekmek isteyenler mutlaka olacaktır. Muhalefet seçim kampanyasında 2019 çizgisini ne kadar tutarlılıkla sürdürebilirse o kadar da başarı şansı artacaktır.