AKP’nin eski milletvekili aday adayı olan Baykan Sosyal medya açıklamasında “Mersin’i Halep’e bağladı” ve Suriyelileri “Ev sahibi” yaptı.
Baykan’ın sonradan sildiği açıklaması şöyle: “Suriyeli kardeşlerimizin hafızlık icazet törenine katıldık. Halep’in Şam’ın yurdumuz olduğunu, Mersinimizin -Osmanlı döneminde- Halep’in nahiyesi olduğunu, bugün burada misafir değil ev sahibi olduklarını söyledik. Gün olur harman olur, her şey aslına döner. Bütün kardeşler bir olur, birlik olur. Hamdolsun gönül coğrafyamız uçsuz bucaksız.”
2015 seçimlerinde AKP’den Adana milletvekili aday adayı da olan Prof. Dr. Baykan, tepkiler üzerine yine sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak “Yapmış olduğum bir paylaşım sanırım sehven farklı bir şekilde yorumlanmakta ve sosyal medyayı meşgul etmektedir. Benim paylaşımımda dile getirilen şey tarihsel bir olguya ve kardeşliğimize vurgu yapmaktır. Tarihimizi yok sayabilir miyiz? Gönül coğrafyamızı yok sayabilir miyiz” dedi.
Osmanlı arşivlerinde ve çeşitli bilimsel eserlerde Halep ve Mersin ilişkisine dair belgeler olduğunu söyleyen Baykan, tepkilerin sürmesi üzerine sosyal medya hesabını kilitledi.
*******
“AKIL VE BİLİNÇ YOKLUĞU: KÖR İNANÇ”
Hüsnü Erkan (Prof. Dr.) – İnsan zihninin en temel önceliği inanç üretmesidir. Zira insan beyni kendini güven ve huzurda bulacağı kalıplar arar. Bulduğu kalıbı test eder. Doğrular ve pekiştirir. Pekişmiş kalıp, inanca dönüşür. Zihin inanca dönüşen kalıpları yaşam boyu pekiştirmesi nedeniyle inançlar, sonuçta mutlak inanca ve tek doğruya dönüşürler. Mutlak inançlar ise ölümüne savunulan kör inançlar olurlar. İnançların kökenleri kişisel alışkanlıklar, yaşam deneyimleri veya toplumsal töreler, ideolojiler veya dini inançlardan tetiklenmiş olabilirler. İnanan bir insan için inancın doğruluğu kesindir. Bu nedenle inançlar üzerine tartışmak bir sonuç vermez. Zira inanan, tartışma konusu olan inancını doğrulamak için bin bir dereden su getirir. Ancak inanmayan için de yanlış olabilir. Bu nedenle İnançla bilimin gündeme geldiği platformlar birbirinden farklılaşmış bulunuyor. Çünkü inançlarda artık akıl ve bilinç devre dışı olup, inanmanın mantıksal temeli aranmaz. Zira inançlar, memeli beynini oluşturan ve duygusal beyin olarak bilinen, limbik sistem ve beynin salgı sistemi mekanizması üzerinden tetiklenirler. Bu yüzden ölümüne savunulurlar.
İnsan zihninin ikinci önemli işlevi, inanç yanında veya ötesinde düşünme yeteneğini devreye almasıdır. Beynin düşünme merkezleri, beynin limbik sisteminden sonra evrilmiş olan neokortek ( üst veya ön) beyin bölgesinde işlevini yerine getirir. Mantıklı düşünme, karar alma, olmayanı düşünme ve planlama, akli ve bilinçli düşünme beynin bu bölgesinin aktif katılımı ile işlevini yerine getirir. İşte mutlak inanç ve tek kalıba bağlı bağnazlıklarda beynin bu bölgesi ya devre dışı kalır; ya da tek kalıp ve mutlak inancın emrinde işleyen, yani kör inanca bağlı olarak, sadece bu yönde düşünen bir zihni devreye alır. Oysa akli ve bilinçli düşünmede zihin serbest kalır. Tek kalıp yerine çok sayıda kalıp ve seçenek ürettiği gibi olması muhtemel kalıpları da arayıp bunlar arasından koşullara göre en doğru olanı seçer. Burada düşün ufku çok genişlemiş olur.
Şimdi İnsanların büyük çoğunluğu limbik sistem düzeyinde öğrendiği ve ezberlediği kalıplar içinde yaşamını sürdürür. Zihnin bilinçli kullanımını öğrenmemiş olabilir. Yenilikleri belirsizlik ve risk olarak görüp, muhafazakarlığa yönelir. Ülkemizde son zamanlarda, Siyasi iktidarla ortak olan, kutsal dini siyasete ve ticarete alet eden kapalı gruplar ve tarikatlar türedi. Bunların ezbere dayalı, tarikat şeyhinin kendi doğruları olan biat kültürünü kutsal din diye sunmaya kalkıyorlar. Ayrıca kutsal dini akıl ve bilinçten uzaklaştırarak biat kültürünün cehaletini savunuyorlar. Son yıllarda Prof. Unvanlı bazı kişiler cehaleti savunarak, kitleleri kör inanç bataklığında kalmaya telkin ediyorlar. Hilafet beklentileri olanlar, Cumhuriyetimiz yerine Osmanlıcılık veya İslam ülkelerini gönül coğrafyası olarak görenler ve bu nedenle Cumhuriyet değerlerinin kıymetini idrak edemeyenler, ham hayal ve kör inanç mahsulü düşünce üretiyorlar. Bunların düşün dünyası ve zihinleri, alt bilinç düzeyindeki mutlak inancın körlüğüne teslim olmuşlardır. Esasen Anadolu cahili cehaletini bildiği için bilgedir. Ancak aklını kör inanca teslim etmiş yarı cahiller çok daha tehlikelidir. Zira bunların zihinleri, tek ve mutlak olan bir kör inanç kalıbının emrine girmiştir. Ya da üst beynin zihin ve düşün zenginliği, alt beynin (limbik sistemin) hem duygusal hem de tek ve mutlak kör inanç kalıbına teslim olmuştur. Bu durumdaki kişilerin zihin dünyası, kör inanç sahibi siyasi İslamcı teröristlerden farklı değildir. Doğru olan, aklın ve bilincin inanca rehberlik etmesidir. Ancak bu durumda zihnin tüm potansiyel yaratıcı yetenekleri devreye girer.
********
“ÇOK FAZLA BİLGİ EKSİKLİĞİ VE YANLIŞI VAR”
Yusuf Halaçoğlu (Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı)- Suriyelilere “Ev sahibi” denilmesi yanlış. Adana da dahil olmak üzere o bölgeler Halep dahil hep Türk nüfusuyla dolu. O bölgede hep Halep Türkmenleri var. Dolayısıyla Suriyeliler ev sahibi değil tam tersine Halep bölgesi Türk tarihinin bir parçası. Ayrıca Suriye Selçukluları var. Zaten Suriye Devleti diye bir devlet yok. Zannediyorum, “her şey aslına döner” derken onu demek istiyor. Söyledikleri, o bölgeler tekrar Türkiye’ye dahil olabilir, geçmişte olduğu anlamını taşıyor. Bir bilim insanımızın bu gibi konuları konuşurken çok dikkatli olması lazım. Suriye artık ayrı bir devlet. Suriye halkı da Suriyelidir. Türkiye ile alakası yoktur. Tam tersine Osmanlı Devleti, Arap aşiretlerinin Anadolu’ya girmelerini önlemek için özel olarak Rakka bölgesine Türkmenleri yerleştirdi. Çok bilgi eksikliği ve yanlışı var. Dolayısıyla söyledikleri o sebeple tepki çekmiş. Ne dediğini bilmez bir açıklaması var. Meseleyi tam bilmeden açıklama yapmış. Bilmiyorlar, bilmedikleri konular ile ilgili konuşuyorlar. Bilmediğiniz konular hakkında konuşmayın.
Türkiye’de İçişleri Bakanlığının yaptığı açıklamada başımıza gelen olayların yüzde 80’i göçmenler sebebiyle oluyor. Türkiye’nin iç güvenliği açısından da demokratik açıdan da tehlikeli. Bu arkadaş konuyu gerçekten biliyor olsaydı Suriyelilerin derhal Suriye’ye gönderilmesi gerekir derdi. Çünkü PYD’nin bir devlet kurmasının önüne geçilmesi gerekir demesi lazımdı. Ama konuyu bilmiyor, bilgi kırıntısı var. O bölgeler geçmişte Osmanlı idaresindeydi, Ondan önce Selçuklular, Eyyubiler vardı. Orada hep Türk devletleri olmuştur. Türklerin coğrafyasıdır orası. Çok Türk nüfusu var. Bu bölgeler hiç Suriyelilerin Arapların olmadı ki…