Küresel krizler

Doğu Avrupa’nın kuzeye bakan kısmında, ABD’nin eski demir perde ardındaki namahreme sahip çıkma çabası ve NATO devletlerinin Ukrayna’ya desteği devam ediyor. Tüm dünyada sert geçen kış koşullarına paralel Putin’in hamlesi “Bu soğukta doğalgazınızı kesmek istemem!” 

Rusya 197 milyar metre küp ile dünyaya en çok gaz satan ülke konumunda. Putin’in gaz kesme hamlesine karşılık Biden’ın geçtiğimiz hafta Katarlı yetkililerle Avrupa’ya fazladan gaz tedariki konusunda konuştuğunu da biliyoruz.

Bu arada müjde Karadeniz’de bulduğumuz gazı çıkarıp, işleyip, işleme almamız yetkililerce açıklandı. Bu noktadan hareketle gazı bünyesinde üretip “Açın pencereleri, ocakları artık gaz ucuzlayacak” diye mahallenizde davul, kafalarında huni ile gezenlere itibar etmeyin. Bana göre Putin’in Türkiye’ye gelme (ya da) davet edilme sebebi, ABD-Rusya ilişkilerinde regülasyon ya da arabuluculuk değil!

Düşünsenize “arabulucu” sıfatı ile barıştırmak istediğiniz bir arkadaşınız telefonlarınıza çıkmıyor, diğer arkadaşınız ise evine gitmenize rağmen odasından çıkmıyor! Hal böyleyken siz her iki arkadaşınızla aranızın ne kadar iyi olduğunu, zaman zaman onların yaşadıkları sorunları başkalarına dedikodu yaparak onlardan iyi olduğunuzu anlatmaya çalışıyorsunuz! Şimdi kim inanır ki sizin arayı bulabileceğinize?

 

Tabii ki bulamazsınız. 

 

Bu ziyaretin füzeler, muadil uçaklar, gaz, Suriye ve bir takım diğer ticari ilişkilerin kolaylaştırılması akabinde Ukrayna’da yaşanacak olaylarda kimin hangi noktada durması gerekeceği gibi konuların olduğunu düşünüyorum. 

Bu noktada, Katar ile kimin arası iyi onu da bu satıra hatırlatıcı olarak yazayım. Aklınıza gelen ismin nerede kilit rol oynayacağı konusunu siz bir düşünün…

Modern soğuk savaşın sıcak gelişmelerinden “şimdilik” bu kadar…

***

Yerel Çözümler

Geçen gün, son beş yıldır sokağımızda yapılan altyapı çalışmaları ile ilgili bilgilendirme tabelalarını okuyordum. Tabelalardaki kare kodu telefonunuza okutarak anında her türlü bilgiye ulaşabiliyor, yetkililere soru sorup cevap alabiliyorsunuz. 

Amerika’nın en sevdiğim sistemlerden birisidir. Birey kendi mahallesinin peyzajından,  park saatlerine ya da kamulaştırılmış bir binanın akıbetinin ne olacağını hakkında fikrini söyleme, sesini duyurma ve karar süreçlerine dahil olma hak ve özgürlüğüne sahiptir!

Amerika’ya ilk yerleştiğimiz zamanlarda eşim Ayşın ile oğlum Aren Ege’nin okuluna çok zaman ayırıyorduk. Dört yaşında İngilizce bilmeyen bir çocuk Amerika’da okulda tek başına ne yapacak diye başlarda kaygılanıyorduk? Okul ile yakın ilişki içerisindeydik. Okul müdürü “Neden okul aile birliğine girmiyorsunuz?” diye sorduğunda Aren Ege’ye daha faydalı olabileceğimizi düşünerek başvuru yaptık. Seçimlere girdik, kazandık. Devamında ben okulun bölge eğitim temsilcisi olarak seçildim ve sade bir veli olarak eğitim müdürleri ile yakın ilişki içerisinde çalıştım. Bu çalışmalarda kovid dönemi de dahil olmak üzere eğitimin nasıl olması gerektiğine hep birlikte karar verdik. 

Özellikle demokrat bir eyalet olarak New York’ta bunun gibi katılımcı demokrasi örnekleri fazlasıyla var. Mesela New York’ta her mahallede bedava gazeteler olur. Mahalleye yapılan bir iyileştirme ya da çalışma bu gazetede anlatılır. Bunun yanı sıra, yapılacak herhangi bir projenin oylanması, bütçesinin tartışılması ya da fikir alışverişinde bulunulması yönünde yapılacak olan her toplantıya ait bilgiler de bulunur. Yerel yöneticilerin internet sitelerinde ve hatta bölge temsilcilerinin facebook sayfalarından da dahi böyle duyurulara yer verilir. 

Katılımcılığın böylesi önemsendiği ve değer gördüğü bir örgütlenme bana göre Türkiye için Kent konseyleri olabilir.

Ben zamanım ve imkanım ölçüsünde yaşadığım toplumu ve çevreyi ilgilendiren toplantılara katılmaya çalışıyorum. Bu toplantılarda eyalet senatörlerinden belediye başkanlarına, meclis üyelerine tüm yetkililerle iletişim kurup fikir paylaşma şansına sahip oluyorum.

2019 yılında babam Adnan Akyarlı ile New York Senatörü Brad Hoylman’ın düzenlediği, mahallemizin de bulunduğu Hudson nehrinde yapılacak kıyı düzenlemeleri ile ilgili bir toplantıya katılmıştık. İki farklı alandaki profesörlüğünün bir alanı Deniz bilimleri ile Kıyılar olan babam toplantıda çok önemli katkılar vererek Senatör Holyman ve katılımcıların özel teşekkürlerini almıştı.

O günkü sohbetimizde bana bu katılımcı demokrasi ortamından ne kadar mutlu olduğunu ve bunun bir benzerini İzmir’de kent konseyleri çatısı altında gerçekleştirdiklerini anlatmış ve sahip oldukları örgütlenme potansiyeliyle sivil toplumun karar ve yönetim süreçlerine daha etkin katılımını sağlayacağını düşündüğünü söylemişti.

İzmir Kent Konseyi için adaylığını açıklayan babam Adnan Akyarlı’nın İzmir’e kazandırdıkları, bu kent için yaptığı sayısız projelerinin ardından şimdi de tecrübelerini İzmir Kent Konseyi için kullanacak olması çok heyecan verici. 

New York gibi 180 ayrı milletten insanın oluşturduğu uyum içinde bir toplum yaratmanın yolu düşüncelere saygı ve katılımcılığı teşvikten geçiyor. Biliyorum ki İzmir’e sahip olduğu özgür düşünce ortamını tüm Türkiye’ye yayacak, o güne kadar doğru örnekleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Şimdilik bu kadar!

Önümüzdeki hafta, gündemden haberleri yorumlamak üzere, O zamana kadar umarım hiç tanımadığınız birinden kendiniz adına çok güzel haberler alırsınız. 

Görüşmek üzere, hoşça kalın…