Enflasyon-Kur-Faiz üçgeni sorunları nasıl çözülecek?

GÖZLEM konuyu masaya yatırdı ve uzmanlara sordu, işte “Sorunlar çözülebilecek mi” sorusuna verdikleri cevaplar ve “yeni ekonomi siyaseti” üzerine görüşleri…

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin akademisyen ve ekonomistlerle yaptığı toplantıda enflasyon, faiz, döviz kurları, döviz endeksli mevduat gibi konularda yaptığı açıklamalar ve sorulara verdiği cevapların yankıları sürüyor. Karar gazetesinin haberine göre, “Merkez Bankası’nı ve politika faizini önemsizleştirdik” diyen Nureddin Nebati, “Siz bizim faiz indirdiğimize bakmayın” diye yazdı.

Daha önce enflasyonu cari fazlayla çözeceklerini ve pik yapacağını söyleyen Nebati’nin enflasyonun birkaç ay yüzde 40’larda kalabileceğini, fakat yüzde 50’ye yükselmesini beklemediklerini söylediği öğrenildi. Bakan Nebati, ayrıca, enflasyon oranının, ocakta aylık yüzde 6-8 arası olacağını, “Şubat da yüksek olacak, ama yılsonu yani Aralık’ta baz etkisi ile 14 puan inecek. Gıda enflasyonu kuraklık olmaması nedeniyle aşağı gelecek” dediği aktarıldı. Katılımcılar Bakan Nebati’nin, yüzde 36’lık enflasyonun altında kredi faizi oranlarıyla kredi kullanımı yapıldığını, yüzde 14’lük Merkez Bankası faizine bakılmadığını söyleyerek “Merkez Bankası’nı ve politika faizini önemsizleştirdik” ifadelerini kullandığını belirtti.

Bakan’ın Ekonomi dünyasındaki uzmanların çoğunu şaşkına çeviren sözlerinin satırbaşları “özetle” şöyle: “Merkez Bankası’nı ve politika faizini önemsizleştirdik. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faizleri indirse de bir şey olmayacak, artık politika faizinin öneminin kalmadı, oraya bakılmasın.”

“Yüzde 36’lık enflasyonun altında kredi faizi oranlarıyla kredi kullanımı yapılıyor, yüzde 14’lük Merkez Bankası faizine bakılmıyor. Enflasyonun altında kredi kullanıyorsunuz. Bu bir başarı değil mi? Baktırdım, Cumhuriyet tarihinde böyle bir başarı olmuş mu diye; kendimizi muhteşem başarılı görüyoruz…”

“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bağımsızlığı diyeceksiniz, yok öyle bir şey. Siyasetçi olarak biz sorumluyuz. Faiz artmayacak artık, bunu unutun. Faiz sebep enflasyon sonuç; zaman bizi haklı çıkartıyor.”

Cevapsız kalan sorular…

Toplantıya katılan ekonomi uzmanları “Politika faizi önemsizleştirilecek idiyse, neden ‘üst üste indirimler’ ile dolar 19 TL’ye kadar fırlatıldı? / Politika faizi ne için var öyleyse?’ / ‘Enflasyonun altındaki bir orandan kredi kullanımı başarı idiyse, neden bugünlere kadar kullanılmadı?’ sorularına” cevap alamamışlar.

******

TÜSİAD BAKAN NEBATİ’YE SERT ÇIKTI

TÜSİAD Başekonomisti Gizem Özok Altınsaç, Yetkinreport’taki yazısında Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin ekonomist ve akademisyenlerle yaptığı toplantıda “Merkez Bankası’nın politika faizini önemsizleştirdik” açıklamasını eleştirerek, ”Eğer politika faizi devreden çıktıysa, enflasyonu nasıl kontrol edeceğiz? Bunu devreden çıkarırsak enflasyonla mücadele edecek aracımız kalmadı demektir. Böyle bir niyetimiz yoksa dahi enflasyonla mücadele edecek ana aracımızı devreden çıkardık demek ne kadar doğru?” diye sordu.

Altınsaç, “Merkez Bankası’nın düşen faizine karşın, piyasada faizlerin yükseldiğini” belirterek “Rehberlik yapması gereken politika faizi ile diğer tüm faizlerin ilişkisi kopmuş durumda. Ve maalesef ki bu enflasyonla mücadelede temel sorunumuz” dedi.

“Artan döviz kurlarına karşı devreye alınan kur korumalı mevduat Hazine’ye yük bindirdi” diyen Altınsaç şunları yazdı:

 “… Bu yükü de toplumca paylaşmak durumundayız. Bu da bir diğer gerçek.Dolayısıyla para politikasında yaptığımız bir hatanın boyutu, maliyeti giderek artmakta. Çünkü enflasyonumuz bu denli yüksek iken bu tarz bir para politikasını sürdürmenin tek yolu, sürekli yeni ayarlamalar yapmaktan geçiyor. Sürdürülebilir değil. Politika faizini önemsizleştirmenin doğru bir adım olduğunu düşünmekse işi tamamen çıkmaza sokmakta.”

“…Enflasyon yüzde 50’ye doğru ilerliyor. Para politikasını düzeltmeden enflasyonla mücadele edemeyiz. Sadece kuru kontrol ederek enflasyonu da düşürmemiz zor. Hatırlarsak son bir yıldır enflasyon yüzde 17’den dönüyordu, sonra yüzde 20’den dönecek derken olduk yüzde 36. Şimdi de yüzde 50’yi görmeyiz diyoruz.”

“… İki cümleye sığdırırsak; Ekonomide bazı şeyleri bir süreliğine yapmak mümkündür ama uzun süre yapamazsınız. Tıpkı dönem dönem yüksek büyümeler kaydettiğimiz halde, uzun vadede refah kaybımızı ne denli fakirleştiğimizi görmemiz gibi.”

****

“YA EKONOMİ YÖNETİMİ GİDECEK YA DA TÜRKİYE UÇURUMDAN YUVARLANACAK”

Uğur Civelek (Ekonomist)- Belli ki para politikasını siyasi vesayet altına almışlar, bu konudaki son sözü Cumhurbaşkanı söylüyor, Cumhurbaşkanının taleplerini yöneten, gereğini yapan da bu durumda Hazine ve Maliye Bakanı oluyor. Maliye politikası, para politikası ekonomi ile ilgili her şey tek bir kişinin ağzına bakıyor. Operasyon da Hazine ve Maliye Bakanı tarafından yapılıyor. Bu modeli dünyaya pazarlayabilir misiniz? Dünyaya güven verebilir misiniz? Sizi kredilendirmiş insanların güvenini kazanabilir misiniz? Sorular bunlar. Belli ki bu sorulara yanıt verecek şekilde derslerini çalışmamış bir ekonomi yönetimi var. Burada finansal kesimle, ekonomi yönetimi arasında, uluslararası piyasalarla ekonomi yönetimi arasında bir meydan okuma, bir inatlaşma var. Belli ki bir iletişim kopukluğu var ve ortada bunu düzeltme niyeti yok. Peki ekonomi yönetiminin eli çok mu güçlü, herkese meydan okuyor? Hayır. Elinde 5 benzemez var ve bunu da herkes biliyor. 5 benzemezle pokeri oynayıp rest çekmek akıl işi değil. Bunu da kimse anlayamıyor zaten. Buradaki kritik soru, 1980’den bu yana dünyada bir model var. Siz finansal sermayeden yararlanmak istiyorsanız oyunun kurallarını neoliberal anlayışa göre oynayacaksınız.

Para politikasını bağımsızlaştıracaksınız, sermayeyi ayrıcalıklı üretim faktörü haline getireceksiniz. Diğer her şey ikincil olacak. 80’den bu yana böyle oluyor. Eğer bu oyunu böyle oynamak istemiyorsanız kuralları geri getirirsiniz. Finansal özgürlükleri kademeli olarak ortadan kaldırırsınız. Ne bunu yapıyorlar ne de oyunu oyun kurucunun şekline göre oynuyorlar. Ben ekonomi yönetiminin ne yaptığını bilmediği kanaatindeyim. Bu çizgiyi sürdüremezler. Ya bir takım kısıtlamalara gidecekler, kurallar getirecekler bunu genele yayacaklar, bunu telefon trafiği ile yapmayacaklar, keyfiyeti ortadan kaldıracak şekilde yapacaklar sonuçlarına katlanacaklar ya da pardon diyerek faizleri 50’ye yükseltecekler Nas’ı unutacaklar.

Geçen hafta Merkez Bankası Para Kurulu toplandı ve açıklama yapıldı. Bunun önemi yok. Araç bağımsızlığı olmayan bir Merkez Bankasının açıklamalarında bir keramet aranmaz. Cumhurbaşkanı “Nas’tır” dedi ve bitti. Faizler 14, ticari kredi faizleri o referansın3 katı, yine kredi bulunamıyor. Enflasyonun 50’den aşağıda olacağına kimse inanmıyor. Bakan kendisi yılsonunda 30 civarı beklediğini ifade ediyor. Ama faiz 14. Açıklaması yok. Diyor ki biz tasarruf sahibinin daha fazla fedakarlık yapmasını istiyoruz o razı olmasa bile bunu ödeteceğiz. Burada bir inatlaşma meydan okuma var. Herkes sonuçlarına katlanacak. Ya bu ekonomi yönetimi gidecek ya da Türkiye uçurumdan aşağıya yuvarlanacak.

“POLİTİK TABLO DEĞİŞMEDEN EKONOMİK TABLO DEĞİŞMEYECEK”

Uğur Gürses (Ekonomist)- Toplantıda ortaya çıkan 2 madde var. Yılsonunda kadar enflasyonun yüzde 30’un altına düşmeyeceği, ikincisi de merkez bankasının faizinin artık artırılmayacağı. Bu, önümüzdeki bir yıl içerisinde tasarrufunu TL’de tutan vatandaş enflasyona yenilecek. Parası, mali varlıkları yenilecek. Aynı satın alma gücünü korumuş olamayacak, tam tersine eritmiş olacak. Türkiye’de belki de tarihte ilk kez bir hükümet vatandaşa enflasyonla parasının eriyeceği taahhüdünde bulunuyor. Bu sorunların çözümü normal bir ekonomi politikası izlemek ama o raydan çoktan çıktı. Türkiye’de klasik ekonomik politikaların bile uygulanmadığı bir dönemdeyiz.  Mevcut reçeteler zaten uygulanmıyor. Türkiye’de politik tablo değişmeden ekonomik tablonun değişmeyeceğini düşünenlerdenim. Türkiye’de siyaset normalleşmedikçe ekonomi politikası, ekonomi normalleşmeyecek gibi görünüyor. Muhakkak aksayan taraf var: Enflasyon, ekonomik büyüme, istihdam… Türkiye, dengesizlik içinde sallanıyor.