“İnsan Nasıl Bir Hayvandır?”

İnternet’te mail kutuma bir “İnsan nasıl bir hayvandır” sorusuna “filozofların sözleriyle cevap arayan” bir mail düştü.

İnsan “filozof olunca, büyük adam olunca, sözleri ne kadar saçma sapan olsa” da, bu sözler “Vay anasını, bak ne güzel söylemiş” diye okunur, not edilir, sonra da, “yerinin ve zamanının geldiği” düşünülerek, konuşmalarda, yazışmalarda kullanılır.

“İnsan nasıl bir hayvandır?” sorusuna filozofların, düşünce adamlarının verdikleri cevapları yazmaya başlamadan, hemen belirtmeliyim ki, ben “İnsanın, maymundan evrildiğine hiçbir zaman inanmadım” ve elbette “insanın hayvan olduğuna” da!..

Ben “insanın, Eric Von Daniken’in anlatmaya çalıştığı şekilde ‘Tanrılar’ın Arabaları ile’ başka dünyalardan geldiğine” inananlardanım, “oraları neresi bilmem, belki Orion’dan, belki Sirius’tan, orada insanlar nasıl yaratılmış bilmem”, ama “İnsanın hayvan olduğuna hiçbir zaman inanmadım, inanmam” da!..

Geliyoruz, büyük filozofların, büyük düşünürlerin, “İnsan Nasıl bir hayvandır?” sorusuna verdikleri cevaplara…

Konfiçyüs: “İnsan öğrenen hayvandır.

Thales: “İnsan araştıran hayvandır.

Sokrates: “İnsan sorgulayan hayvandır.”

Sofistler: “İnsan kazanan hayvandır.”

Platon: “İnsan toplumsal hayvandır.”

Aristo: “İnsan düşünen hayvandır.”

Septikler: “İnsan şüpheci hayvandır.”

Stoikler: “İnsan her şeye alışan hayvandır.”

Heraklitos: “İnsan tartışan hayvandır.”

John Lock: “İnsan deneyen hayvandır.”

J.Dewey: “İnsan çıkarını düşünen hayvandır.”

Kant: “İnsan eleştiren hayvandır.”

Descartes: “İnsan konuşan hayvandır.”

Hegel: “İnsan sistematik hayvandır.”

Gazali: “İnsan tutarsız hayvandır.”

Albert Camus: “İnsan itiraz eden hayvandır.”

Popper: “İnsan yalanlayan hayvandır.

Kuhnn: “İnsan teori kuran hayvandır.”

Eriche Fromme: “İnsan seven bir hayvandır.

Bergson: “İnsan araç yapan hayvandır.”

Nietzsche: “İnsan, düpedüz hayvandır.”

Mailde ayrıca “Kant’ın bir cevabı” daha var; “İnsan, mücadeleci bir hayvandır.”

Tartışılacak bir yığın söz… Ama dedim ya “Ben tartışmam. Ben, insanın ‘insan’ olduğuna ve ‘insandan geldiğine’ ve de ‘hayvan olsa’, hemcincisine ‘hayvan’ diye hakaret etmesinin manasızlığına” işaret ederek, “insan için” bir başka pencere açıyorum.

Sevgili dost, emekli albay, 13 köye kütüphane kazandıran bir yazar olan ve “Büyük kafalar fikirleri, orta kafalar olayları, küçük kafalar kişileri tartışır” Çin Atasözünü konuşma ve yazılarında “etkili” olarak kullanan “Hasan Zeki Sungur’dan bir mail geldi.

Mailinde “moda falcı astrologların birinin bloğunda yer alan ‘insan için yazılmış’ bir  pasaj” var. Onca filozofun “büyük” sözlerinden çok daha anlamlı ve düşündürücü: 

“Bir rahatla… Bir nefes al… Bırak çalsın telefonların… Bırak gelsin mesajlar… Bırak… Artık kimsenin sorunlarıyla ilgilenmek zorunda değilsin… Herkes kendi hikâyesinin kahramanı bu hayatta… Başkalarının sorunlarıyla uğraşmaktan kendi yolculuğuna çıkamıyorsun belki de… Geçirdiğin zamanlara dön bir bak… Kim mutluyken seni aradı? Kim sadece seni merak ettiği için aradı? Hayatında şikâyetleri olanlar yazdı öyle değil mi sana mesaj dilekçelerini? Şimdi yeni bir döngü başlıyor hayatında… Neler yapabilirsin bu süreçte? Gerçek dostlarını tanıyabilirsin… Kazançların artabilir… Kendi hayallerine yönelebilirsin…”

Teşekkürler, Sungur Albayım…

+++++++

ERDEM…  VE POLİTİKA…

Çokça sorunlarla boğuşan toplumumuzda sevgi kaynakları kurutulurken, kaba ve hoyrat ilişkiler Cumhuriyetimizi tahrip etmektedir. Oysa Türkiye’mizin “Laik Cumhuriyet” niteliğini koruyarak devamı yarınların aydınlığı için gereklidir.

                                                                                                 Ali Naili Erdem

Sözün Özü…

Bu hafta Sözün Özü, emekli koramiral Ekmel Totrakan’dan…

Teşekkürlerimle…

++++++++

Şair Eşref Şayet Yaşasaydı… Ne yazardı?..

Başkan’a mesajım var!..

Şükranlarımla, Başkan’ım!…

Hey gidi günler, hey… 60 yıl önceleri… Ankara Rüzgarlı Sokak’ta, “Öncü” Gazetesindeyiz… Bir tiyatro yazarımız var… Rahmetli Cüneyt Gökçer’in genel müdürlüğünde Devlet Tiyatroları’nın 3 ayrı sahnesinde “dünyayı ve Türkiye’yi Ankara’ya getiren” oyunlar sahneleniyor… “Başta Cüneyt Gökçer” olmak üzere “unutulmaz rejisörler, unutulmaz sanatçılar, unutulmaz eserleri o sahnelerde Ankaralılara sunuyor”; açıkça söylemeliyim ki, “o günler” bir daha hiç gelmedi…

O günlerde, “Büyük Tiyatro’da, Üçüncü Tiyatro’da, Küçük Tiyatro’da sahnelenen ‘efsane’ eserleri” Öncü’ye yazan bir yazarımız var. “İkinci sayfada yayınlanan” yazıları, “o kadar uzun” ki, matbaadaki “zamanın gazete hazırlama ve baskı sisteminde önemli yeri olan” dizgiciler, “Özdemir’in nutku geldi” derlerdi…

“Özdemir’in Nutku’nu yazan” ve sonraları “hoca olan, ‘hocaların hocası’ olan, fakülteler, sahneler kuran, binlerce öğrenci yetiştiren” o genç adamın adı “Özdemir Nutku” idi…

Geçen hafta Büyükşehir Belediyesi’nden gelen basın bülteninde “şu satırları” okuduğumda, “o günler film şeridi gibi” gözümün önünden geçti:

“İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu yıldan itibaren Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri’ni 2021’de hayatını kaybeden tiyatro araştırmacısı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İzBBŞT) Danışma Kurulu Üyesi ve Sanat İletişim Direktörü Prof. Dr. Hülya Nutku ile 2019’da yaşamını yitiren tiyatrocu, şair ve yazar Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun anısını yaşatmak üzere “Hülya-Özdemir Nutku” adıyla düzenleyecek.”

Onlar “gönüllerimizde hep yaşayacaktı”, şimdi İzmir sahnelerinde ebediyen yaşamaya devam edecekler.

Bu kararınız için “teşekkür” yetmez; şükranlarımla…

++++++++

İnternet’ten “esen” rüzgarlar…