Kasım ayı başında TÜİK tarafından açıklanan ekim sonu yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) yıllık 46,31, Tüketici Fiyat Endeksi ise (TÜFE) yıllık yüzde 19,89. Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan yeniden değerleme oranı ise yüzde 36,2 olduğuna göre hangisine inanacağız? Reel sektör, yeniden değerleme işlemlerini bu oran üzerinden yaparken enflasyona karşı kendisini korumayı amaçlamaktadır. Bu oran temel alınarak vergi ve harçlarda yapılacak olan artışların belirlemesinde etken olacaktır. Yani enflasyon, varsayalım ki yıl sonu itibari ile 21,70 olursa gerçek anlamda yeniden değerleme katsayısı olan 36,2 gerçek enflasyonu ifade eder.
Eylül 2021’e kadar Eski Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın uyguladığı para politikaları reel sektöre yurtiçi ve yurt dışı yatırımcılara önemli derecede güven vermişken görevden alınması sonrası atanan Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, bu politikayı sahiplenir gibi bir politika izlemesi ve söylemleri ile politika faizinin enflasyonun üzerinde olacağı şeklindeki beyanatları reel sektöre, ekonomide istikrarın devam edeceği konusunda güvence vermiştir. Ancak ne var ki Merkez Bankası Başkanı verilen sözleri unutup siyasi iradenin “faiz sebep, enflasyon neticedir” savının baskısı altında Eylül 2021’de 100, Ekim 2021’de de 200 baz puan indirerek politika faizini yüzde 16’ya indirmek zorunda kalmıştır. Kendilerine göre faizlerin düşürülmesi ile enflasyonun düşmediği TÜİK’in ekim sonu itibari ile açıkladığı değerlerde görülmüştür. 1 Kasım 2021 günü dolar kuru 9,51-9,53 aralığında güne başlamışken TÜİK’in açıkladığı ekim ayı yüzde 2,39 fiyat artışının dolar üzerindeki etkisi hemen görülmüş. 3 Kasım 2021 günü dolar kuru yüzde 2,39 artış ile 9,765 TL’ye ulaşmıştır. Dolar şu anda 1 Kasım 2021 günü doğalgaza santrallar için yüzde 48, sanayi kuruluşları için yüzde 40 zamlı fiyat uygulaması nedeniyle 12 Kasım 2021 günü dolar kuru güne 9,92 TL ile başlarken gün içinde 9,97’ye kadar çıkmıştır. Dolardaki bu yükselişin reel sektörün tüm üretim maliyetlerinin artmasına sebep olacağı tartışma götürmez. O nedenle TÜFE bastırılmış olarak muhtemelen kasım ayında yüzde 20,90, Aralık ayı sonunda da yüzde 21,70 oranında kapatılacaktır. Bu olası faiz öngörüleri noktasında kasım sonu dolar kuru 9,90-9,95 TL, aralık sonu ise 10-10,05 TL dolayında olabilir.
Siyasi irade, kendisini 2023 seçimlerine hazırlamak ve reel sektörün ihtiyacı olan kaynağı sağlamak için yabancı kaynaklarla kendini finanse etmek yerine hemen hemen her iki üç yılda bir tekrarlanan vergi barışı vb. yollarla yerel kaynakları kullanmayı yeğlemiştir. 31 Ekim 2021 itibariyle matrah artırımı yoluyla önemli miktarda bir öz kaynağın hazineye gelir olarak girmiş olacağını düşünüyoruz. Sağlanan bu kaynaklar, 12 Kasım 2021’de uygulamaya giren Kredi Garanti Fonu aracılığıyla reel sektöre kredi sağlama uygulaması başlamış ayrıca bu kaynaklar, emeklilikte yaşa takılanların ve 3 bin 600 TL ek gösterge taahhüdünün finansmanında da kullanılabilir. Ancak bu kaynakların kalıcı rahatlamayı sağlaması olası değildir. Siyasi irade yıl sonu Merkez Bankası döviz rezervlerini yüksek göstermek için zorunlu karşılıklar oranını 200 baz puan artırarak yüzde 25’e çıkarmıştır. Bu yolla yaklaşık 5 milyar dolar, ek döviz girişi sağlanacaktır. Bu parasal hareketler, heybeyi dolu göstermek için yapılmış hareketlerdendir.
Cumhur ittifakının sahaya inmesi, seçimlerin her ne kadar 2023 Haziran’da yapılacağı konusunda sık sık açıklamalar yapılmış olsa da seçimlerin 2022 yılının kasım ayının ilk pazar günü yapılması olasıdır. Siyasi irade, bugün enflasyonla mücadele yerine kendisini 2023 yılı seçimlerine odaklamıştır. Kendi açısından doğrusunu yapmış olabilir. Ancak Covid sonrası bütün ülkeler enflasyonla mücadelede politika faizlerini artırma yolunda politikalar izlerken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası politika faizini, düşürerek enflasyon artışını önlemeyi yeğlemektedir. Sıkı para politikası esas alınmalı ve politika faizi enflasyonla mücadele için reel enflasyonun altında olmamalıdır.
Merkez Bankası Başkanının siyasi iradenin talimatı doğrultusunda, uyguladığı bugünkü ekonomik politikaların sonuç vermeyeceği görülecek ve 2018 ekonomik krizinde yaşanan krizde olduğu gibi dolar artış hızını düşürmek ve ekonominin istikrara kavuşmasını sağlamak için Merkez Bankası, politika faizini enflasyon düzeyine çıkarmak zorunda kalacaktır. Önümüzdeki birkaç ay içinde istikrarı sağlamak için Merkez Bankası’nın politika faizini 500-600 puan artırması kaçınılmaz olacaktır. Bugünkü siyasi irade 2018’deki politikalarına sahip çıkmalıdır. Zaman, yanlıştan dönme zamanıdır.
Artan fiyatların enflasyonun üzerindeki etkilerini minimuma düşürmek için reel sektörün uygulanan ekonomik politikalara ve politika yapıcılara güven duyması gereklidir. Günü kurtarmaya yönelik kararlarla ekonomiye yön vermek yerine ortak akılla belirlenmiş hukuk sisteminde de güven sağlayıcı kararların alınması yerli ve yabancı yatırımcıya cesaret vermesi bakımından zorunluluk arz etmektedir.
Ayrıca siyasi irade yürürlükte olan yatırım kararlarının sonuçlanması için yapılması gereken zorunlu harcamaların dışında hiçbir şekilde yeni sabit yatırım kararlarını ve özellikle büyük kanal projesi ile ilgili kararları ötelemeli, tasarrufa yönelik kararlara özellikle öncelik verilmelidir.