Türkiye’de çok konuşulan ve çok tartışılan konular vardır. Bunlardan biri de TÜSİAD’dır. Sanıyorum bu tartışma bilgiden çok kanaatler üzerinden yürüyor.
Kuruluş çalışmalarına katılmış ve ilk yönetim kurulunda başkan yardımcılığı yapmış bir TÜSİAD üyesi olarak bu derneğin doğuşuyla ilgili temel ilkeleri özetlemek istiyorum.
1971 yılına girildiğinde memleketin içinde bulunduğu durum umut verici değildi, iktidar partisi ikiye bölünmüş, bütçe Türkiye Büyük Millet Meclis’inde reddedilmişti. Yeni bütçenin hazırlanması ve kabulü dört ay gibi bir zaman almıştı.
16 Haziran 1970’teki işçi olayları yüzünden İstanbul’da sıkıyönetim ilan edilmişti. Sağ-sol çatışmaları memleketin bütünlüğünü tehdit etmeye başlamıştı.
10 Ağustos devalüasyonu ve vergi kanunları ekonomik ortamın düzeltmek yerine daha da bozulmasına sebep olmuştu. 12 Mart 1971 muhtırasıyla da Adalet Partisinin iktidarı bırakmasına ve ülkenin Nihat Erim’in “teknokrat”lar hükümetiyle baş başa kalmasına neden olmuştu.

Özgürlüğün kıymetini bilelim
O dönemde aydınlarımızın, politikacıların ve işadamlarının tekrarladığı ortak bir görüş vardı: “Demokratik rejim ve hür teşebbüs düzeni korunmalıdır. Hür teşebbüs düzeninin iktisadi hayatın dayanağı ve demokratik rejimin teminatı olduğu unutulmamalıdır. Milleti birbirinden ayırt edici ve halkın bütünlüğünü bölücü tutumlar her şekliyle tehlikelidir. Saadet içinde yaşayan bir Türkiye yaratmak ve hür teşebbüs nizamının devamlılığı için bütün girişimler desteklenmelidir.”
Kısacası kamuoyuna “Özgürlüğümüzün kıymetini bilelim!” inancı aşılanmak isteniyordu.
Kuruluş bildirisi
İşte memleketin içinde bulunduğu bunalımlı bir ortamda, 1 Ağustos 1971 günü TÜSİAD bir bildiri yayımlamış, kuruluşunu açıklamış, ulusumuza, Türkiye’nin kaderini etkileyecek yeni bir döneme girildiğini vurgulamıştı.
Bildiride derneğin “Anayasamızın öngördüğü karma ekonomi prensiplerine ve Atatürk ilkelerine uygun olarak Türkiye’nin demokratik ve planlı yollarla kalkınması ve Batı uygarlık seviyesine çıkarılmasına hizmette bulunmak” amacıyla kurulduğu belirtilmiş ve yurt kalkınmasında endüstrileşmenin sürükleyici bir sektör olduğu açıklanmıştı.
İmza sahipleri
Ödedikleri vergiler ve yarattıkları iş hacmiyle ülke ekonomisine önemli katkılar yapan yüze yakın sanayici ve işadamından oluşan TÜSİAD’ın, bir çalışma grubunca (Nejat Eczacıbaşı, Şahap Kocatopçu, Feyyaz Berker, Ertuğrul Soysal ve Can Kıraç’tan oluşuyordu) hazırlanan bu ilk bildirisinde aşağıdaki konulara önem verildiği açıklanıyordu:
– Atatürk ilkeleri içtenlikle savunulmalı ve uygulanmalıdır.
– Hür Teşebbüs iktisadi hayatın dayanağı ve demokratik rejimin teminatıdır.
– Sermaye, emek ve teşebbüs birbirlerini tamamlayan ana unsurlardır.
– Karma ekonomi düzeni ticari ahlaka ve sosyal adalet ilkelerine uymakla yürütülebilir.
– Hızlı nüfus artışı yeni iş sahaları açılmasını ve verimli yatırımlara girişilmesini gerektirmektedir.
– Vergi kaybını önleyici tedbirlerin uygulamaya konması için TÜSİAD her türlü desteği verecektir.
– Geleceğimizin ümidi olan Türk gençliğinin çağdaş bilgilerle donatılmasını engelleyen şart ve unsurların giderilmesine yardımcı olunacaktır.
– Basın özgürlüğü çerçevesinde ahlak yasasına ve demokratik rejime saygı gösterilecek, şeref ve haysiyetlere tecavüz eden anlayışa karşı çıkılacaktır.
Baskı grubu
Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Sakıp Sabancı, Selçuk Yaşar, Feyyaz Berker, İbrahim Bodur, Osman Boyner, Muzaffer Gazioğlu, Raşit Özsaruhan, Ahmet Sapmaz, Hikmet Erenyol ve Melih Özakat’ın imzaladıkları kuruluş belgesiyle hayata geçen TÜSİAD, 1970’li yıllarda iş dünyasının ve kamuoyunun desteğini arkasında hissettiği girişimlerde bulunmuş ve etkili bir baskı grubu olma hüviyetini kazanmıştı.
TÜSİAD fikri Atina’da gelişti
Türk işadamlarının yasal kuruluşları olan Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Borsalar ve Odalar Birliği gibi kurumların bulunduğu bir ortamda yeni bir kuruluşa yönelmenin sebebi ne olabilirdi?
Gelişmeler Odalar Birliği dışında oluşturulan bir Türk işadamları heyetinin 1963 Ekim ayında Atina’yı ziyaretiyle başlamıştı.
Heyet, Vehbi Koç’un başkanlığında Nejat Eczacıbaşı, Reşat Aksan, Behçet Osmanağaoğlu, Reşid Egeli ve Şahap Kocatopçu’dan oluşuyordu. Türk ve Yunan işadamları Ortak Pazara girme hazırlıklarını planlama gayreti içindeydiler. Bu çalışmalar, Yunanlılar için, bağımsız “Yunan Sanayi Federas- yonu” bünyesinde yönlendiriliyordu.
Yapılan temaslardan, benzer bir kuruluşun Türkiye’de de meydana getirilmesinin yararlı olacağı anlaşılmıştı.
*
Bu yeni yapılanmanın doğmasında etkili olan Şahap Kocatopçu, (Kocatopçu Paşabahçe Şişe-Cam tesislerinin kurucusudur ve bir dönem TÜSİAD Yönetim Kurulu başkanlığı yapmıştır) görüşünü şöyle açıklamaktadır:
“Bu görüşmeler bizde de bağımsız bir kuruluş oluşturma fikrinin kuvvetlenmesine sebep oldu.
Bu düşünceler TÜSİAD’ın oluşmasında bir ön adımdı.”
Laf üretme fabrikası kurduk
TÜSİAD’ın ilk yönetim kurulu başkanı Feyyaz Berker’in kuruluş dönemindeki bir anısı şöyledir: Abdullah Lokantasında kurucularla birlikte son bir toplantı yaptık. Ayrılırken Vehbi Bey koluma girdi ve bana, “Desene bugün laf üretme fabrikası kurmaya karar verdik” dedi!
Her zaman az konuşan Vehbi Bey’in TÜSİAD’ı böyle değerlendirmesi çok ilginçtir!
Çünkü sonraki yıllarda TÜSİAD’ı eleştirenler arasında, dernek sözcülerinin çok “laf ürettiği” dile getirilmektedir!
Meşhur gazete ilanı
TÜSİAD denince, ünü bugünlere kadar uzanan “Gazete İlanları” konusu hatırlanmaktadır. Bu olay bir döneme damgasını vuracak kadar önem kazanmıştı. TÜSİAD’ın 1979 yılı Mayıs ve Haziran aylarında gazetelerde yayımlanan “Temel Sorunlarımız”ı açıklayan ilanları, bazı çevrelerce Ecevit Hükümetine karşı hazırlanmış bir kampanyanın parçası olarak algılanmıştı.
Bu ilanların Ecevit Hükümetini düşüren 12 Eylül 1980 askeri darbesini hazırlayan unsurlar arasında bulunduğuna bugün bile inananlar var!
Bu ilanlarda dört konu işlenmişti:
– Bunalım ortamından çıkış yolu hür teşebbüsün güçlendirilmesiyle mümkündür.
– Türk ekonomisi içte ve dışta rekabete açılmalıdır.
– Yokluğu paylaşmak yerine herkese bolluk sağlanmalıdır.
– Enflasyonun, refahın ve özgürlüğün düşmanı olduğu görüşü benimsenmelidir.
Bu ilanlarla kamuoyuna iletilmek istenen mesaj, “Ülkemizi hürriyetçi demokrasi içinde refaha götürecek temel gücün Hür Teşebbüsün elinde bulunduğu inancıdır.”
TÜSİAD gücünü kaybetti mi?
Kuruluşunun üzerinden geçen onca yıldan sonra bugün TÜSİAD üyeleri arasında görüş ayrılıkları yaşanmaya başlanmıştır. Öncelikle, son yıllarda, gereğinden fazla üye toplandığı ve bunun da kurumsal bütünlüğü sulandırdığı iddia edilmektedir. Hemen her konuda görüş belirterek, politikacıları ve bürokrasiyi etkileme gayreti içinde bulunulması da eleştirilmektedir.
İç tartışmalar
Bu yüzden, baskı grubu olarak, TÜSİAD’ın kamuoyundaki etkinliğinin azaldığı iddia edilmektedir! Araştırmacılara ve bilim insanlarına hazırlatılan rapor ve çalışmalar, kamuoyunda TÜSİAD görüşü olarak algılandığından, bu raporlarda belirtilen fikirler ve öneriler, üyeler arasında düşünce ayrılıklarının su yüzüne çıkmasına sebep olmaktadır.
Örneğin TÜSİAD’ın hazırlattığı “Eğitim” raporuyla “Anayasa” önerisi, RTÜK uygulamaları, Milli Güvenlik Kurulunun sivilleşmesi, Kıbrıs politikasının değiştirilmesi önerileri üyeler arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur.
Siyasi partilerdeki “liderler sultasından” şikâyet eden, Siyasi Partiler Yasasının demokratikleşmesini savunan üyeler, TÜSİAD’ın “babadan oğula” geçen yönetim politikalarından duydukları rahatsızlığı dile getirmeye başlamışlardır.
TÜSİAD hâlâ etkili bir baskı grubu
Ancak şu gerçeği de unutmamak gerekir:
1990’lı yıllardan bu yana parti başkanlarının, başbakanların, bakanların ve önemli bürokratların toplantılarına katıldığı TÜSİAD etkili bir sivil toplum örgütü olmayı başarmıştır.
Bugün “Atatürk ilkelerini” Atatürk söylediği için değil, ulusumuzun çağdaş olmasını sağlayacak ilkeler olarak savunan ve benimseyen TÜSİAD’ın, Türkiye’mizin yeniden yapılanmasında, kamuoyunu aydınlatıcı ve siyasetçileri etkileyici uyarılarına çok ihtiyacımız olacaktır.
TÜSİAD’ın 50. Yıldönümünü Kutluyorum, 19 Ekim 2021