Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de turizm sektörü son iki yılda ciddi sıkıntılar yaşadı. Sebebi ekonomik değişimler kadar Covid 19 salgınının etkileri. Peki, yaşanan sıkıntılar devam edecek mi? Covid 19 nedeniyle ülkeler aldığı katı tedbirleri gevşetse de pandeminin etkileri devam ediyor, birden bire kesilmeyecek.
Önümüzdeki süreçte bütün dünya ile beraber, Türkiye’nin de ilk önemli işi, salgın tedbirlerinde gevşememektir. Özellikle halk kitlelerinin aşı hususundaki tereddütlerinin giderilmesi şarttır. Herkes aşılanmalıdır.
Turistik tesislere gelince Kararnamelerle alınan tedbirlere uyum yüzde yüz devam etmelidir. Turistin en büyük talebi ve dikkati, “hijyen” ve seyahat edeceği ülkenin yakınlığı olacaktır. Talep artışında ve düşününde bu iki unsur belirleyici olacaktır.
Ancak, tesislerin ikinci büyük handikabı ise maliyetlerdir. Zira Türkiye ekonomisi şu anda yüksek üretim maliyet riskleriyle karşı karşıya. Türk Lirası döviz karşısında değer kaybı sürüyor. Bu da enerji başta olmak üzere maliyetleri artırıyor.
Dövizdeki artış, rakiplere karşı fiyat rekabeti avantajını kaybettirir. Fiyat istikrarını bozar ve işletmelerin zarar etmesine yol açar.
Özellikle son iki yılda kapalı kalmak zorunda kalan işletmeleri daha zor bir süreç bekliyor. Gelecek endişesi nedeniyle, tesislerin kiralanması veya satılması halihazırda yaşanan bir durum.
Evet, şu an, büyük hacimli işletmeler de dahil pek çok otel veya tatil köyü sahibi tesisini satma arzusu taşıyor. Yerli ve yabancılara satış için müşteri arayışlarını artırmışlardır. Tesisini satmak isteyen pek çoğunu bizzat ben bilmiyorum. Bazı tesisler için pazarlıklar da sürüyor. Asıl büyük tehlike ise Türkiye üzerindeki tur satışlarında adeta monopol kurmuş, zincir işletmeler ve büyük yabancı sermaye sahiplerinin başta İstanbul, Antalya, İzmir, Muğla’daki yeri konumu, yapımı mükemmel konaklama tesislerimiz ucuza satın almalarıdır. Bazı alıcılar, işletmeleri ucuza kapatmak amacıyla isteksiz davranarak uygun zaman ve zemini bekliyor.
Benim bütün korkum tesislerin yabancı sermayenin veya şirketlerinin eline geçmesidir.
İşletme ortaklıkları olabilir, ama işletmenin tamamının yabancıların eline geçmesi beraberinde riskler de getiriyor. Buna en iyi örnek ise İspanya’dır.
Türk turizminin tecrübeli mensupları, onların STK’ları ve özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığımız, tesislerin satışı konusunda hassas davranmalıdır. Güzelim tesislerimiz yok pahasına satılmamalıdır.
Rezervasyonlara talep var, 2020 sezonunun iyi geçme ihtimali kuvvetlidir. Ancak en büyük sıkıntı, son iki yıldaki sıkıntı nedeniyle tesislerin düştüğü borç darboğazıdır. Bu borçlar nedeniyle tesis sahipleri “gelecek” endişesi yaşıyor.
İşletmeler, borçlar nedeniyle maliyet hesabını yapmakta zorlanıyor.
Her şeye rağmen sektörün geleceği parlak görünüyor, ancak Pandemi ve dünya ekonomisinde yaşanabilecek olumsuzlukların kıskacı altındadır.
Dilerim hiçbir olumsuzluk yaşanmaz, yaşansa da sektörü teğet geçer. Ancak talep ve arzımızın dengesinin hesaplamalarında yanılma lüksümüz yoktur.
Evet, dikkatle takip edelim. Borcu olanlara yeni düzenlemeler ve desteklerle tesislerin el değiştirme sıkıntısı azaltılmalıdır. Haydi hayırlısı diyelim.