ESİAD’ın konuğu Ağırdır gündemi değerlendirdi

Ege Sanayicileri ve İşİnsanları Derneği’nin (ESİAD) çevrimiçi olarak düzenlediği toplantıya katılan Konda Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Bu hafta seçim olsa Cumhurbaşkanlığı’nı yüzde 52 ile muhalefet kazanır ama parlamentoda çoğunluğu elde edemez” dedi.

Konuk konuşmacı olarak katıldığı ve ‘Ankara’daki gelişmeler, ulusal ve küresel politik gelişmelerin iş dünyasına kısa ve orta vadeli etkileri’ başlıklı bir sunum gerçekleştiren Bekir Agırdır, iktidarın hatalarının iktidar partisine oy kaybettirdiğini ancak muhalefetin oyunun aynı oranda artmadığını da belirtti.

Ağırdır, yaptıkları araştırmalarda bu hafta sonu seçim olduğunda Cumhurbaşkanlığı’nı muhalefetin kazanabileceğini ama parlamentoda istedikleri değişiklikleri yaptıracak çoğunluğu elde edemeyeceklerini gördüklerini ifade etti.

Toplantının açılışında konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, enflasyon, büyüme, işsizlik gibi rakamları değerlendirerek, görüntünün endişe verici mahiyette geliştiğini ifade etti. Büyüme rakamlarının her ne kadar geçen seneye göre daha iyi olsa da gelir düzeyine yansımadığını gördüklerini söyleyen Karabağlı, “10 bin 700 dolardan her sene biner dolar azalarak 8600 dolara gerilemiş durumdayız. Büyüme, milli gelir düzeyine yansımıyor. İşsizlik keza aynı şekilde, yüzde 1, yüzde 2 gerileme olsa da genç işsizlik hala yüksek” dedi.

İzmir’in Türkiye’deki konumuna bakmak gerektiğini söyleyerek İzmir değerlendirmesi de yapan Karabağlı, “İzmir’deki üretimin iyi katma değer sağladığını görüyoruz. Belki de demokrasiye giden yolculuk buradan geçecek. Yatırıma ihtiyacımız var, bunun yolu da demokrasiden geçiyor” dedi. Orta gelir tuzağı ve orta demokrasi tuzağının hala güncelliğini koruduğuna dikkat çeken Karabağlı, “Vasat demokrasi algısına doğru giden bir toplumsal gerçek var. Yüksek katma değerli üretime ihtiyacımız var ve bu da iyi bir eğitim sistemi ile yapılabilir. İzmir’in bu anlamda avantajlı bölge olduğunu düşünüyorum. Z kuşağı için İzmir çekim merkezi olabilir” diye konuştu.

“Yerkürenin ritmi değişiyor”

Konda Araştırma Genel MüdürüBekir Ağırdır pandemi ile uğraştıkları bir dönemden geçtiklerini ve pandemi sonrası değişimlere odaklanıldığını söyleyerek, “Ancak daha geniş bir plandan bakmak gerekiyor. Önce bu önerilerin vücut bulduğu hikayelere bakmak lazım. Mesele sadece pandemi ve hükümet meselesi değil. Problem daha kapsamlı, insanlığın bir problemi” dedi.

Dünyadaki değişime ve sorunlara bir projeksiyon tutarak konuşmasına başlayan Ağırdır “İnsanlığın çağ değişiminde olduğuna inanıyorum. Gelecek hikayelerine baktığımızda hem felaket hikayeleri var. Bu gelecek hikayeleri üç temel dinamikten besleniyor, yerkürenin ritmi değişiyor, yerkürenin kaynakları sonsuzmuş gibi davranıyoruz, ancak öyle olmadığını anlıyoruz, bu sürdürülemez. İkinci temel dinamik ise teknolojik sıçrama. Bu teknolojik sıçramanın zihin haritalarımızda ürettiği değişime daha çok ilgileniyorum. Zaman ve mekan kısıtından kurtulduk. Bugün dayanıklılık tanımı da değişti. Mali tablolar değil teknolojik değişikliklere uyum da buna etkili artık. Yarın yeşil mutabakatta bir sektöre kısıt getirecekse AB mali bilançonuzun dayanıklılığı değil, o üretim hatlarını başka bir ürüne kaç dakikada döndürebileceksiniz bu önemli hale geldi” diye konuştu.

İletişim çağında bir çok aktörün ortaya çıktığını ve mikrofon ile kamera artık herkesin elinde olduğuna dikkat çeken Ağırdır, “Milyon dolarlık reklam yapsanız da içerden bir video, bir görüntü tüm kampanyanızı bitirebilir. İletişim konuşmak değil dinlemek haline geldi” dedi.

“İnsanlık ara dönemde”

İnsanlığın, uzaya çıkan mekiğin ateşler çıkaran, kozmonotların soluksuz kaldığı gibi bir ara dönemde olduğunu söyleyen Ağırdır, “Bu iktidarlar da bu dönemin iktidarları. Devletler arası bölüşüm mücadelesi de başlamış durumda. Eskiden Soğuk Savaş diyorduk, tanımlıydı, belliydi. Şimdi tanımlı olmayan Rusya, Çin, ABD başta olmak üzere siyasal egemenlik kavgası var. Ekonomik egemenlik kavgası var. Bütün dünyada bu teknolojilerin ve bilginin anonimleşmesi ile kültürel bir dengelenme ihtiyacı var. Batı ile İslam dünyası arasında müthiş bir gerilim mevcut” dedi.

Bu üç gerilim alanında henüz dünyanın nasıl selamete kavuşacağına dair bir hikayenin olmadığı gibi bu hikayeleri savunan siyasetçilerin de olmadığına dikkat çeken Ağırdır, “Türkiye tam da bu üç görünür gerilim hattının da hem öznesi hem sahnesi. Bunun sonuçlarını da yaşıyoruz” dedi.  

“Yoksulluk ve adaletsizlik kalıcılaşıyor”

Kendisinden örnek veren Ağırdır, “Artık benim gibi gençlerin Çal’dan çıkıp devlet okullarında okuyup ODTÜ’yü kazanması mümkün değil. 60 milyon insan Türkiye’de yıllık 3200 dolar ile yaşıyor. Siyasi haritamız aynı zamanda ekonomik bir harita. Kıyı CHP, iç bölgeler AKP doğu HDP. Türkiye’de de bu gerilimler yaşanıyor. Siyaset de bu üçlü kümeye sıkıştı. Yani bir zemin açamıyoruz. Tek bir lider, tek bir parti, tek bir siyasetten çıkış beklemek doğru değil. Topyekün bir değişim yakalamamız gerekiyor” dedi.

“Yeni bir hikayeyi inşa etmek zorundayız”

Değişim olsun, bizi bulsun tavrının doğru olmadığına dikkat çeken Ağırdır, “Her birimiz kendi işlerimizde, sektörümüzde, kentimizde ve ülkemizde ne değişsin arzuluyorsak, elimiz nereye ulaşıyorsa hayatın daha iyiye gitmesi için emek harcamamız gerekiyor. Değişim için beklememek gerekiyor, değişimin aktörü olmanız gerekiyor. Partilerin beslenme damarları tıkalı. Güncel sorunlara dair planları yok. AB istedi diye, ABD talep etti diye değil kendi toplumumuzun rızasını alarak bu sorunları çözmek mecburiyetindeyiz. ‘Karanlık olabilir, ama karanlığı aydınlatmak da benim işim’ derdi Hrant Dink. Çok güzel bir sözdür. Karanlığı biz aydınlatmak durumundayız” diye konuştu.

Siyasi alanın doğallaştırmaktan başka yolumuzun olmadığını söyleyen Ağırdır, “Bunun yolu da birbirimizi dinlemekten geçiyor. Bunun yolu da siyaset. O sebeple siyaset doğallaşmalı, kavga etmeden, konuşabilmekten başlıyor her şey. Bunun ön kabulü var, bilime, sanata ve hayallere ihtiyacımız var” dedi.

“İktidar oy kaybediyor ama muhalefet oy kazanmıyor”

‘İktidar hataları yüzünden değişmez’  diyen Ağırdır, sözlerini şöyle tamamladı:

“Muhalefet de bu konuda bir şey vaat etmeli, insanları kazanmalı. Bu hafta sonu seçim olsa yüzde 52-48 muhalefet kazanır ama parlamento da güç elde edemeyecek. İstanbul’u İmamoğlu kazandı ama İstanbul Belediye Meclisi hala iktidarın elinde. Bu hafta seçim olsa aynı tablo Türkiye’de ortaya çıkacak ve bugünkü muhalefetin yapmayı vaat ettiği şeyleri öyle kolay kolay yapabileceği bir tablo yaratılamayacak. Bunu yapabilmenin yolu ise iktidarın tentesi altından kaçıp sizin tentenizin altına gelecek olanlara yer açabilmeniz, onların yağmurdan ıslanmayacağını garanti etmeniz, farklı bir şey söyleyebilmeniz gerekiyor. Evet iktidar oy kaybediyor ama muhalefet oy kazanamıyor. Böylesi durumlarda iktidardan memnun olmayan, sandığın başına gittiğinde güvenli liman gördüğü eski partisine oy atar. Güvenli limanı sunması gerekiyor muhalefetin. Son olarak şunu ekleyeyim, 2022 sonunda bir seçim bekliyorum.”