Taliban “Siz de gidin” diyor; “hava alanı bekçisi” olarak Afganistan’da kalacak mıyız?

İki liderin açıklamaları, NATO Toplantısı ve ortak bildirisi, birçok soruyu “cevapsız olarak” arkasında bıraktı… Uzmanlar görüşmeyi değerlendirdi…

20 Ocak’ta göreve gelen ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında ilk yüz yüze görüşme Brüksel’de NATO Zirvesi çerçevesinde yapıldı. Görüşme sonrası iki lider de “yumuşak” ifadelerle görüşmeyi değerlendirdi ancak basın toplantılarında kullandıkları cümleler sorunların çözümü noktasında ilerleme sağlanamadığını gösterdi. Daha önce defalarca Biden’a “Ermeni Soykırımı”nı tanıması dolayısıyla hesap soracağını söyleyen Erdoğan, görüşme sonrası konuyla ilgili bir soruya, “Hamdolsun hiç gündeme gelmedi” demesi dikkat çekti.

Diplomatik kaynaklar, görüşme sonrası Erdoğan’ın “Türkiye ABD ilişkilerinde çözülemeyecek hiçbir mesele yok” açıklamasını ve Biden’ın “Türkiye ile gerçek bir ilerleme sağlayacağımızdan eminim” ifadesini, iki ülke arasındaki “sorunlara çözüm konusunda bir gelişme olmadığı” ilişkilerinin geleceği açısından “ihtiyatlı bir iyimserlik ortamı” oluştuğu şeklinde okudu.

İki ülke arasındaki baş başa ve heyetlerarası görüşmeler öncesi Erdoğan ve Biden NATO Zirvesi öncesindeki hazırlık toplantısında da ayaküstü sohbet ettiler. Biden ve Erdoğan, daha sonra NATO Karargahı’nda önce not alan olmadan, diplomat veya bakanın olmadığı, sadece iki çevirmenin olduğu baş başa bir görüşme gerçekleştirdi. 45 dakika süren baş başa görüşmenin ardından heyetler arası görüşme de 40 dakika sürdü. Baş başa görüşmede, masada Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından 2019 yılında yayına alınan “Turkey’s Fight Against Terrorism” (Türkiye’nin terörizme karşı mücadelesi) isimli kitap olduğu görüldü. Kitapta, Türkiye’nin PKK, YPG, IŞİD gibi terör örgütlerine yönelik, uğradığı saldırılara karşı ülke içinde ve dışında düzenlenen operasyonlar anlatılıyor.

“Hamdolsun hiç gündeme gelmedi”

Görüşmenin ardından bir basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, toplantının “Pozitif ve verimli bir toplantı yaptık. Toplantının çoğu baş başaydı.” dedi.

“Görüş ayrılığı yaşadığımız meseleleri ve işbirliği imkanlarını yapıcı bir yaklaşımla ele aldık” diyen Erdoğan, “Önümüzdeki dönemde işbirliğimizi artıracağız, çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını, tam tersi işbirliği alanlarının daha zengin bir görünüm sergilediğini düşünüyoruz” dedi.

Erdoğan, Brüksel’e yola çıkmadan önce Biden’ın 1915 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmesini gündeme getireceğini defalarca ifade etmiş ve görüşmeden bir gün önce Türkiye’de havaalanında yaptığı açıklamada, “24 Nisan bizler için maalesef çok çok olumsuz bir süreç oldu. Böyle bir yaklaşımı tabii ki beklemezdik. Ama bu yaklaşım bizleri ciddi manada üzmüştür. Ve bunu gündeme getirmeden geçmeyi tabii doğru bulmamız mümkün değil.” ifadelerini kullanmıştı. Ancak Erdoğan, düzenlediği basın toplantısında bu konunun konuşulmadığını aktardı.

Erdoğan’ın konunun görüşmede gündeme gelmediğini ifade ederken kullandığı “Hamdolsun hiç gündeme gelmedi” ifadesi ise oldukça dikkat çekiciydi.

S-400 ve F-35 krizi

S-400 krizi ve F-35’ler konusunda görüşlerini Biden’a ilettiğini ifade eden Erdoğan, “Her alanda verimli bir işbirliği dönemine başlama noktasında güçlü bir iradenin olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki dönemde işbirliğimizi artıracağız. Çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını, tam tersi işbirliği alanlarının daha zengin bir görünüm sergilediğini düşünüyoruz.” dedi.

Kabil Havalimanı’nın kontrolü

Erdoğan, bir soru üzerine ABD ve NATO’nun Afganistan’dan çekilmeye hazırlandığı bu dönemde Afganistan konusunun da gündeme geldiğini söyledi. “Afganistan konusundaki düşüncelerimizi açık bir şekilde Biden’a ifade ettim” diyen Erdoğan, “Eğer Afganistan’dan çıkmamız istenmiyorsa, özellikle orada belirli bir desteğin verilmesi isteniyorsa, diplomatik, lojistik, bunun yanında mali konularda Amerika’nın bize vereceği destek büyük önem arz ediyor” şeklinde konuştu.

Erdoğan, “Taliban gerçeğini kenara koymak mümkün değil. Şu an itibariyle bir mutabakat söz konusu. Bir sıkıntı söz konusu değil” dedi.

Erdoğan, Pakistan ve Macaristan’ı da Afganistan’da yanlarına almak istediklerini Biden’a aktardığını kaydetti.

Türkiye, belli koşullar halinde, NATO güçlerinin Afganistan’dan çekilmesinin ardından Kabil Havalimanı’nın güvenliğini sağlamayı önermişti. Ancak hızla ülkenin kontrolünü ele geçirmeye başlayan Taliban öneriyi karşı çıkmış ve Türkiye’nin ABD ile yapılan anlaşma çerçevesinde NATO ile birlikte ülkeden çıkması gerektiğini ifade etmişti.

Türkiye’ye davet etti

Erdoğan, bir başka soru üzerine, Biden’ı Türkiye’ye davet ettiğini, Biden’ın yoğunluk geçtikten sonra Türkiye’yi ziyaret edebileceğini söylediğini de aktardı. Erdoğan, kendisinin ABD’ye gidip gitmeyeceği sorusu üzerine de, “Niye gitmeyeyim?” diyerek, yakında BM Genel Kurulu toplantılarının olacağını ve BM binasının karşısında yeni Türk Evi’nin açılışını yapmayı planladıklarını hatırlattı.

Biden’in basın toplantısı

ABD Başkanı Jeo Biden düzenlediği basın toplantısında Erdoğan’la yaptığı görüşmeyi olumlu ve verimli olarak tanımladı. Biden, Erdoğan ile görüşmesine dair yaptığı açıklamada, “Ülkelerimiz büyük gündemlere sahip. Ekiplerimiz tartışmalarımızı sürdürecek, ABD ve Türkiye olarak büyük gelişme kaydedeceğimizi düşünüyorum” dedi.

Yakış: “Sorunlar olduğu yerde duruyor”

İkili görüşmeyi Sıcak Takip’te Gülten Sarı’ya değerlendiren Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, “YPG ile ilgili bir mesafe kaydedilemedi, diğer sorunlar da olduğu yerde duruyor” dedi.

Yakış’ın açıklamalarının satır başları şöyle: “Görebildiğim kadarıyla işler kötüye de iyiye de gitmedi. Olduğu yerde duruyor. Bu toplantının bir NATO toplantısı olduğunu göz önünde bulundurmamız lazım. Öyle bir yerde, Türkiye’yi sıkıntıya sokacak pek bir şey söylenmezdi. İki ülke arasındaki, heyetler arası görüşmelerden ziyade NATO bünyesinde yapılan görüşmeydi.

Türkiye tarafı, gerilimi tırmandıracak şeylerden kaçındı. Cumhurbaşkanı da büyük bir beklenti yaratmaya çalışmamış. Üzerinde en fazla durduğu konu, Kuzey Suriye Kürtleri konusunda ABD’nin tutumuydu. Bu tutumu eleştirdi. Kürt meselesi konusunda da bir mesafe kat edilemediği ortaya çıktı. Diğer konularda da mesafe alınmaktan ziyade, sorunların olduğu yerde bırakıldığı görülüyor. Meseleler, dışişleri ve savunma bakanlarına havale edilmiş gibi duruyor.

Cumhurbaşkanının açıklamalarından, bugünkü zirvenin Türkiye tarafından nasıl algılandığının izahatini aldık. Amerikalılar konuşuyor olsaydı neler söyleyecekti? Onların hangi konular üzerinde durduğunu, ABD tarafının açıklamalarından öğreneceğiz.

***********

 “KONUŞULMASI GEREKEN DİĞER KONULARA HİÇ DEĞİNİLMEDİ Mİ?”

Onur Öymen (Emekli Büyükelçi) – Bu görüşme hakkında bildiklerimiz Erdoğan’ın söyledikleri, Biden’ın bir iki cümlesi ve Türk basınında yazılanlarla sınırlı. Erdoğan’ın söylediğine dayanarak görüşülen konuları biliyoruz. Ama görüşülüp de basına açıklanmayan konular olabilir. ‘Hiç mi görüşülmedi?’ dediğimiz konular var. Mesela, 1915 olayları… Peki Doğu Akdeniz? Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’ye baskı yapıyorlar. Kıbrıs ve Libya konusu, Irak, terörist faaliyetleri… Bunlara hiç değinilmedi mi? Gülen’e hiç değinilmedi mi? Bunlar hiç görüşülmedi mi yoksa bir sonuç alınamadığı için mi söylenmedi? Bu gibi görüşmelerden sonra genellikle Amerikan basınında ayrıntılı bilgi çıkar. Bundan sonrasına bakacağız ve daha sağlıklı değerlendirme yapma imkânımız olacak. Mesela,“Türkiye’ye gerekirse yeni yaptırımlar uygulayacağız” lafını söyleyecekler mi?  

Şimdilik görünen şu ki Amerika ve başka NATO ülkeleri, Afganistan’dan çekiliyor ve diyorlar ki, “Türkiye Kabil Havaalanını korumaya devam etsin.” Peki Amerika’nın çekilmesi için geçerli olan sebepler Türkiye için geçerli değil mi? Amerika ve diğer ülkeler çekilirken biz niye çekilmiyoruz? Diyelim ki Taliban Türkiye’nin de çekilmesini istiyor. Şimdiye kadar geçmiş tarihi ilişkilerimiz dolayısıyla Türkiye orada çok büyük bir şeye uğramadı. Bir helikopter kazası oldu… Türkiye orada tek başına kalırsa acaba aynı durum devam edecek mi? Yoksa onlar Türkiye’yi NATO temsilcisi, Amerika’nın bir temsilcisi olarak görerek Türkiye’ye karşı hasmane bir tavır mı alacaklar?  Taliban ve Afgan hükümeti arasındaki görüşmeler İstanbul’da yapılacak deniliyordu. Bu hakikaten yapılacak mı yoksa yapılmayacak mı? Ondan da emin değiliz.
S-400’ler meselesi var. Ve belli ki S-400’ler konusunda görüşmeler devam edecek. Müzakere edilecek. Türkiye geri adım atacak mı, atmayacak mı? Bunu göreceğiz. Geri adım atarsa eğer, bazı gazetelerin yazdığı gibi onun yerine ne konulacak? Cumhurbaşkanı Brüksel’e giderken “bize vermediler” dedi. Bu çok önemli bir söz. Neden vermediler? Fiyatta anlaşılmamış olsaydı vermediler denmezdi, almadık denirdi. Belki teknoloji transferi ya da yazılımını istedik, olmaz dediler. Vermediler demek şu anlama gelir, biz esas itibari ile uzlaşabilirdik, anlaşabilirdik ama Amerika istemediği için alamadık. Öyle mi acaba, buna bir netlik kazandırmak lazım. Türkiye neden Rusya’ya gidip S-400’leri almak zorunda kaldı? Çünkü Amerika vermedi.  Sen bana satmıyorsun, başkasından da alma diyorsun. Ben bu sistemden mahrum mu kalayım? Komşularımda saldırı füzeleri varken bende savunma füzeleri olmasın mı? Yani bunu mu demek istiyorsun?  Türkiye kendi milli füze sistemini kurmalı, İsrail’in yaptığı gibi… Şimdi belki ona teknolojik destek isteyebilirdik, bu seçenek hiç masaya gelmedi. Bunu biz 2010’da resmen mecliste önermiştik.
Kıbrıs hiç gündeme gelmedi. Amerika Trump’ın son zamanlarında Kıbrıs’ın hem Rum hem Türk kesime koyduğu askeri ambargolardan sadece Rum kesimine koyduğunu kaldırıldı. Bunu gündeme getirmemiz gerekmiyor muydu? “Niye böyle bir farklılık gözetiyorsunuz, böyle bir ayrım yapıyorsunuz?” diye sormamız gerekmiyor muydu? Yunanistan’ın S-400’lere sahip olmasına hiçbir itirazları yok ama Türkiye’nin S-400’lere sahip olmasını büyük bir suç gibi görüyorlar. “Hiçbir NATO üyesi Rus silahlarını alamaz” deyin, o zaman herkes bu karara uysun. Bu da denilmiyor. O zaman amaçları farklı. Rus füzelerini almaktan da önemli amaçları var. Belki stratejik dengeyi Yunanistan lehine döndürmek istiyorlar. Ya da Türkiye’nin daha güçlü olmasını istemiyorlar. Nereden anlıyoruz? Çünkü Yunanistan’a çok büyük askeri yardım yapıyorlar. S-400’leri F-35’leri alırsak, 100 tane F-35’i bu dengeye koyarsak Yunanistan ve İsrail ile aradaki dengelerde Türkiye lehine çok büyük bir değişiklik olacak.

Mesela Doğu Akdeniz’deki doğalgaz araştırması… Türkiye orada hiçbir araştırma yapmasın mı? Kendi karasularının dışında İsrail yapacak, Mısır yapacak, başkaları yapacak ama bir tek biz yapamayacağız, öyle mi? Karasularımızın dışında bizi orada petrol kaynaklarını araştırmaktan, doğalgaz kaynaklarını araştırmaktan mahrum mu etmek istiyorlar? Yoksa, “Bizim firmalarımıza verin de o işi, bizim firmalarımız işletsin, onun karını da biz kazanalım” mı demek istiyorlar?  Hem Rumlar hem İsrail hem Mısır bunu yabancı şirketlere yaptırıyor. Bundan esas kazancı yabancı şirketler alıyor. Petrol işinde böyledir. Size düşen pay yüzde 8 ile 13 arasında değişir. Bu “Çıkacak doğalgazın pazarlamasını da ben yapacağım, işletmesini de ben yapacağım, karını da ben alacağım” anlamına geliyor. Belli ki Türkiye’den beklentileri vardı öyle olsaydı Doğu Akdeniz meselesi başka bir şekil alırdı ama olmaması daha iyi oldu. Biraz geç de olsa Türkiye kendisi çıkartmalı, bunu yapacak teknolojimiz var.

Suriye ile ilgili olarak hiç görüşmemiş olması düşük bir ihtimal. Bizi en çok rahatsız eden, PYD konusunda elimizde birçok argüman var. Mesela Amerika’nın son büyükelçisi Robert Ford yazdığı makalede “PYD’yi PKK kandil dağında kurmuştur” ifadelerini kullanmıştır. PKK ve PYD Türkiye ve Suriye’den birlikte eylemler yapmışlardır. Terör örgütü olduğunu inkâr ediyorlar, bir sürü askeri malzeme veriyorlar ama büyükelçileri “terör örgütüdür” diyor. PYD için savaş suçlusu raporu var. Masada konuşulması gerekenler bunlar. Belki de konuşuldu ama cumhurbaşkanı bunlara değinmedi.
Cumhurbaşkanı, Ermeni Soykırımı iddiasının hiç gündeme gelmediğini “Hamdolsun” sözleriyle ifade etti.

“TEK BAŞINA KAHRAMANLIK GÖSTERİSİNDE BULUNUYORUZ”

Ümit Pamir (Emekli Büyükelçi)- 1915 Olayları’na değinmemesi tahmin ediyorum ki Türk kamuoyunda tepki ile karşılanmıştır. Giderken bu konuyu açacağını söylemişti ama onu demesine rağmen “Hamdolsun konu açılmadı” dedi. Konuşmanın çok uzun sürmediğini anlıyorum. 50 dakika, kişi başına 25’er dakika eder. Tercümeyi de ortaya koyarsanız her biri 10-15 dakika kadar konuşmuştur. Konuların ayrıntılı bir şekilde ele alındığını zannetmiyorum. Amerika’nın bir gündemi vardı ve bu gündemi teker teker sordu.  Amerikan tarafının bir takım gündemi bize yönelttiği kanısındayım. Cumhurbaşkanının da buna kısa cevaplar vererek, “bakarız vb.” ifadelerini kullandığını düşünüyorum.
En azından bir takım sorunların ortaya konması iyi bir şey. Ama bu sorunlar, sonrasında nasıl çözülecek bunu bilmiyoruz. Mesela YPG sorunu var. Afganistan konusunda biz gönüllü olarak ortaya çıktık. Herhalde işbirliği niyetimizi göstermek istediğimiz için…  En önemli konu S-400’ler meselesi, o konuda ne yapılacak göreceğiz.  Ben bir nevi Amerika’nın kucağındaki taşları döktüğünü, haberin olsun şu sorunlar ve bu sorunlar var dediğini ve siz buna çare bulmadan, bu konuda ilerleme sağlamadan biz işimizde gücümüzdeyiz mesajı verdiğini düşünüyorum.
ABD’nin Afganistan’a “Birlikte gireceğiz, birlikte çıkacağız” dediği bir dönemde “orada kalırız” dememiz çok büyük bir risk almamız anlamına geliyor. Şimdi herkes çıkıyor “Biz kalırız” diyoruz. Tek başına kalmasın, yanına Pakistan ve Macaristan da katılsın diyorlar. Yani bir nevi tek başına kahramanlık gösterisinde bulunuyoruz.   Ben çok yanlış bir adım olduğunu düşünüyorum.